AI’nin Küresel Ruh Sağlığı Krizine Yanıt Vermedeki Rolü
Acele Mi Ediyorsunuz? İşte Hızlı Bilgiler!
- AI araçları, kişiye özel ruh sağlığı içgörüleri sağlamak için verileri analiz edebilir.
- Birçok hasta, tedavi için AI destekli terapi seçeneklerini denemeye istekli olduklarını ifade eder.
- Uzmanlar, AI’nin insan ruh sağlığı bakımını değiştirmek yerine, geliştirmesi gerektiği konusunda uyarıyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) yeni bir raporu, artan ruh sağlığı krizini vurgularken, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) COVID-19 pandemisi başladığından beri depresyon ve anksiyete oranlarında %25 ila %27’lik bir artış olduğunu belirtiyor.
Harvard Tıp Okulu ve Queensland Üniversitesi’nden yapılan bir araştırma dünya nüfusunun yarısının yaşamları boyunca bir ruh sağlığı bozukluğu yaşamasının beklendiğini gösteriyor.
Bu artan endişe ortamında, Dünya Ekonomik Forumu (WEF), özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde nitelikli ruh sağlığı profesyonellerinde kritik bir eksiklik olduğuna dikkat çekiyor. Bu dengesizlik, ruh sağlığı sorunları olan bireylerin yaklaşık %85’inin tedavi alamamasına yol açmakta ve yenilikçi çözümlere acil ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır.
WEF, bu zorlukların üstesinden gelmede yapay zekanın (AI) potansiyel bir oyun değiştirici olabileceğini düşünüyor. Oliver Wyman Forumu tarafından yapılan bir araştırmaya göre, WEF’in bildirdiği gibi, birçok hasta AI destekli terapi seçeneklerini keşfetmeye açık.
AI, kişiselleştirilmiş içgörüler ve tedavi önerileri sağlamak için büyük miktarda hasta verisini analiz edebilir.
WEF, kendine teşhis uygulamaları, sohbet botları ve konuşma terapisi araçları gibi teknolojilerin hafif ila orta derecede ruh sağlığı sorunları yaşayan kişilere yardımcı olmak için zaten kullanımda olduğunu belirtiyor.
WEF’e göre, potansiyeline rağmen, ruh sağlığı bakımında yapay zeka önemli sınırlamalarla karşı karşıya. Öncelikle, yapay zeka araçlarının bireysel durumlara göre özelleştirilmesi gerekiyor, çünkü etkinlikleri, bir hastanın semptomlarının şiddeti ve altta yatan teşhise bağlı olarak değişebilir.
Ayrıca, birçok hasta yapay zekayı kullanma konusunda istekli olmasına rağmen—%32’si insan terapistler yerine yapay zeka terapisini tercih eder—teknolojiye olan bağımlılık, bakımın kalitesi ve güvenliği hakkında endişeler yaratıyor, diyor WEF.
Uzmanlar, AI’nin insan etkileşimini yerine koyması değil, onu tamamlaması gerektiğini vurguluyorlar. Ruh sağlığı koşullarının spektrumu dalgalanabilir ve AI’nin, özellikle daha ciddi durumlarda, uygun olmayan yönlendirmeler sağlama riski vardır.
Dijital sağlık şirketleri, hastaların durumu kötüleşirse onları insan kaynaklarına yönlendirecek özellikler eklemelidir, böylece hastalar gerektiğinde gerekli desteği alırlar.
MIT araştırmacıları, AI’ın kişisel yaşamlarımıza gitgide daha fazla entegre olduğunu, arkadaş, romantik partner ve mentor rollerini üstlenmeye başladığını ve bu teknolojinin son derece bağımlılık yapıcı olabileceği konusunda uyardılar.
Son dönemdeki hukuki davalar bu endişeleri daha da artırdı. Megan Garcia, oğlunun bir AI chatbot ile etkileşime geçmeye bağımlı hale gelmesinin ardından intihar etmesine katkıda bulunduğu gerekçesiyle, Character.AI’ya karşı federal dava açmıştır. Davada, chatbot’un manipülatif konuşmalar yaptığı ve lisanslı bir terapistmiş gibi davrandığı iddia ediliyor.
Gizlilik ve güvenlik de önemli konular olmaya devam ediyor. AI teknolojileri genellikle veri toplama ve analizini içerdiği için, gizlilik ile ilgili endişeler ve kişisel bilgilerin potansiyel kötüye kullanımı en önemli konulardır.
Sonuç olarak, AI, ruh sağlığı bakımına erişimi iyileştirmek için umut verici yollar sunarken, sınırlılıkları ve riskleri göz ardı edilemez.
Yorum bırakın
Vazgeç