Texas Kalp Enstitüsü, Yapay Kalp İmplantı Gerçekleştirdi

25 Temmuz’da, Texas Heart Institute (THI) ekibi, dünyanın ilk BiVACOR Total Artificial Heart (TAH) adlı yapay kalbini başarıyla bir insan hastaya yerleştirdi. Bu çığır açan işlem, ciddi kalp yetmezliği tedavisinde önemli bir ilerlemeyi işaret ediyor; uzun bekleme süreleriyle karşı karşıya olan hastalar için bir nakil köprüsü sunma potansiyeli taşıyor.

BiVACOR TAH, mevcut yapay kalplere kıyasla devrim niteliğinde bir cihazdır. Geleneksel modellerin esnek diyaframlarına dayanmasının aksine, BiVACOR TAH, tek bir magnetik olarak yükseltilmiş rotor kullanır (bu önemli bir tasarım basitleştirilmesidir). Bu, birkaç ana avantaja dönüşür. Öncelikle, mekanik rulmanların ve hareketli parçaların olmaması, cihazın ömrünü potansiyel olarak uzatabilir. Ek olarak, BiVACOR TAH, yüksek kan akış hızlarını, hatta efor sırasında bile, sağlıklı bir kalbin performansını taklit edecek şekilde sağlayabilir. Son olarak, implant, çoğu yetişkin hastaya sığabilecek kadar küçüktür, bu da daha iyi hasta konforu ve hareketlilik sağlar.

Daniel Timms, PhD, BiVACOR‘un Kurucusu ve Baş Teknoloji Sorumlusu, “TAH’mizin ilk insan üzerindeki başarılı implantasyonunu görmekten son derece gurur duyuyorum. Bu başarı, ilk hastamızın ve ailesinin cesareti, ekibimizin adanmışlığı ve Teksas Kalp Enstitüsü’ndeki uzman işbirlikçilerimiz olmadan mümkün olmazdı. İleri MAGLEV teknolojisini kullanarak, TAH’ımız bizi, kalp nakli beklerken destek gerektiren son evre kalp yetmezliği olan kişilere çaresizce ihtiyaç duyulan bir seçenek sunma konusunda bir adım daha ilerletecek. Klinik denememizin bir sonraki aşamasını sürdürmeyi dört gözle bekliyorum.” dedi.

Kalp yetmezliği, tahmini 64 milyon insanı etkileyen önemli bir global sağlık sorunudur. Ne yazık ki, ciddi vakalar için mevcut altın standart olan kalp nakilleri, donör bulunabilirliği nedeniyle sınırlıdır.

BiVACOR TAH’nın başarılı bir şekilde yerleştirilmesi, kardiyak bakımda büyük bir ilerleme anlamına gelmektedir. Bu yenilikçi teknoloji, kalp yetmezliği çeken hastaların yaşamlarını uzatma ve sonuçları iyileştirme konusunda büyük bir potansiyele sahiptir.